İnsana dair bilginin gerçek ve geçerli olan şekli ile kesintiye uğramadan devamında olunarak, farklı öğretilerin güdümündeki ağırlıktan çok; esas amaç; daha yalın takip ve müdahaleye daha çok hizmet edebilirliğin ağırlığında olmaktır. Her ne şekilde olursa olsun, burada, bütün yaklaşımların içinde bulunan anonim bilginin mümkün olan en az anlam ve tanım sapmasına uğrayabilirliğinde kalabilme kaygısı güdülmektedir.
Bu yaklaşımda konstrüktivist oluşun vurgusunda olunmakla birlikte, pragmatik oluşun hafif etkililiğinde operasyonel olabilirlik esas olmaktadır. Söz konusu olan; çoklu perspektif yerine, çoklu gerçeklik tanımını kullanarak ve çoklu gerçekliğin idrakinde, asıl gerçekliğin ne olduğunu tayin etme çabası yerine, gerçekliğe dair anonim tanımdaki akışın takibi, kollanması ve yönlendirilmesinde olabilmektir.
Yapısal determinizmin terapötik teori ve pratik çatısından daha çok, terapötik yapabilirliğin pragmatik etkililiğine engel oluşunu, determinizmden pragmatizme doğru gelişen yelpazesinden, yine pragmatik doğrular güdümünde, farklı yer, şekil, nitelik ve niceliklerde yaralanılmasının hak edilebilmesi esastır. Oluş ve akış değişmez aslında; bunun tanımı ve idraki değişir. Durumların ortaya çıkışı tesadüf değildir; devamlılığı kendisindendir. Kozmik oluş içinde bütün biyolojik ve sosyal sistemler, temelde aynı sistemik yasalarla işler. Bu döngüde sağlıklı oluş kadar, destrüktif oluşta da aynı yasalar söz konusudur. Bu sebeple, bu kozmik yasaların gerçekliği, işleyişin farklılaşması, kişilerin iyi hissetmedikleri noktada, daha iyi görülebilir ve anlaşılabilir olmaktadır.
Bir sistemin kendini devam ettirebilme özelliğinin kaybolması söz konusudur. “İyileşme” dediğimiz şey; bir sistemin kendi devamlılığını hak edebilmesi, kendisi ve çevresi için mümkünse destrüktif olmaması, üretici ve yaratıcı olmasıdır. Dışarıdan bakan olduğumuz noktada; doğanın kendi içinde iyi-kötü, haklı-haksız, doğru-yanlış, hatalı–hatasız, ahlaklı-ahlaksız ayırımını barındırmadığından, bu durumda benzer tanımları kullandığımızda, aslında biz kendi sistemimizde, diğer sisteme göre taraf olan bir gözlemci olmuş oluyoruz.
Sistemde gücün yeri, oluşun ve akışın bütünlük ve devamına hizmet etmekte vardır; duygu ise; sistemik ve bireysel – sistemik motifler arasında güçle karşılıklı etkileşim içinde, ılımlı bir taşınabilirlik ve taşıyıcılıkta yerini alır. Gereken neyse yapılır, ancak diğer gerçekliklerin de idrakinde olunmalıdır; çünkü bizim için “diğer” gerçek, öteki için “esas” gerçektir. Savaş, politik baskılar ve terörizm gibi insan hareketleri, bu çoklu gerçeklik esasına göre işlemekte ve işlem görmektedir. Aile, çift ve kişi de bu bağlamda, farklı derinliklerdeki “sistemik” destrüktif oluştan etkilenmekte olduğundan dolayı; onları anlayabilmek, iyileştirebilmek ve koruyabilmek fırsatını, ancak bu bakışla yakalamamız mümkün olabilir.
|